Yearly Archives: 2022

Radyo Tiyatrosu..

Yok, “ eskiden her şey daha iyiydi “ diye başlamayacağım. -*- Gaz lambası günleriydi. Kahrolası elektrik batıya geleli yüz yıl olmuş, ama bizim oralara bir türlü gelememişti.. Almancı amcamın getirdiği, pille çalışan bir radyomuz vardı. Babam bu radyo da acans dinlerdi, yani haberleri.. Biz çocuklar da “Arkası Yarın” ve “ Radyo Tiyatrosu “ -*- Hafta…

Herkesin Bir Yarası Vardır..

Üç yaşımda yürümüşüm. Hayal meyal hatırlıyorum. Benden iki yıl sonra doğan kardeşim koşup oynarken, ben kertenkele misali yerlerde sürünüyormuşum. E doktor varmış tabii, ama taaa şehirde.. Şehre, doktora götürecek para nerede.. Anam köyde ki koca karıların bütün tavsiyelerini üzerimde tatbik etmiş. Yedirmediği, kaynatıp suyunu içirmediği ot, taş, toprak kalmamış, ama nafile.. Şakır şakır konuşan ben,…

Biz Cumhuriyeti Böyle Bildik..

Yedi yıl askerlik yapmış, büyük büyük dedem.. 15 gün bedelli değil.. Kurtuluş savaşı verilmişti yedi düvele karşı ve “ bize en uygun yönetim biçimi “ diye ilan edilmişti Cumhuriyet.. Böyle diyordu, İlk Okul öğretmenimiz.. -*- Saltanat bitmiş, halifelik kaldırılmış, Devlet işleri din işlerinden ayrılmış. ( bundan mıdır bilinmez, Atatürk’ü anmıyor diyanet ) Eşitlik demekti Cumhuriyet,…

Eskiyen ( büyük ) Aşklar..

Zamane gençleriyle sohbet ediyorduk.Konu aşktan açıldı. “ Sevdiğine ulaşmak için kazma – kürek dağı delmeye çalışan Ferhat ile Şirin’in hikâyesini bilir misiniz “ dedim. Gençlerden biri; “ Ferhat neyin yokluğunu çekiyormuş kanka.. Dağı niye deliyor, etrafını dolaşsaydı ya “ dedi. -*- “ Kızın ailesi karşı çıktığı için kavuşamayan, ona duyduğu aşktan deli, divane olup çöllere…

ESKİ..

Siz hiç başkasının eskilerini giydiniz mi, a dostlar.. Ben giydim.. Liseye başlamıştım. Okul kıyafeti diye babamın eskiciden aldığı, solmuş, yıpranmış, kırış kırış bir ceket giyiyordum.. Hiç kimseyi böylesine kıskanmadım, parlak bir kumaştan ceket giyen, babası Almancı bir hergeleyi kıskandığım kadar.. -*- Batıdakiler doğuda ki ihtiyaç sahiplerine eski kıyafetlerini gönderdiler, yardım diye.. Bir beyfendi artık giymediği…

SAZ..

Çocukken saz çalmak istiyordum.. Ama kendileri gibi sürünmeyelim diye el kapısında, kurtuluşumuzu okumakta gören babam, dersleri asarım diye, bir kırık saz almayacaktı bana.. -*- O saz ki, Teknesi ağaç, göğsü tahta, sapı ağaç dalı.. Sözün ikizi, canı, rengidir saz.. Erenler diyarında aynasıdır kalbin.. Kimi zaman sırdaşı, dert ortağıdır ozanın.. Kimi zaman telli turna olur, selam…

Dipsiz..

Önce ki yazılarımızdan bilenler bilir, Yaklaşık 70 yıl önce terki diyar eylemiş rahmetli dedem arada öbür taraftan telefon eder, mail atar. Sağ olsun dün yine aradı. O uzaktan gelen, boğuk, ruhani sesiyle; – Alooov, naber ulen torun tombalak, dedi. Ah şu rahmetli dedem.. Şen şakrak, matrak mı matrak bir adam.. – Nossun be dede, yuvarlanıp…

ÖRTMENİM..

İlk aşkım bir öğretmendi… Ve ben ilkokul birinci sınıfa gidiyordum. Aşıktım, çünkü annemin tarladan, yazı-yabandan, el kapısında çalışmaktan fırsat bulup ta okşayamadığı başımı o okşamıştı.. Üstelik elleri annemin elleri gibi nasırlı da değil; yumuşacıktı.. Okul çağımız geldiğinde; “Eti senin, kemiği bizim”, denilip, okuyup adam olalım diye, teslim ediliyorduk öğretmene.. Neyse ki şanslıydım ben. Usta bir…

Gel de Mutlu Ol..

Masamın üzerinde yan yatmış kalem az ötede ki kağıda seslendi; “Bizimki epeydir bizleri unuttu, yüzümüze baktığı yok” dedi. Aklınca bana laf sokuyordu. Hani haksız da sayılmazdı. Günlerdir iki satır bile yazmamıştım. Elbet bir sebebi vardı. -*- Bugüne kadar yazıp çizdiğim konuları alt alta sıralamıştım. Aşağı yukarı şöyle bir liste çıkmıştı; Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetleri..…

Bölme..

Sağcı mısın, Solcu mu? Alevi misin, Sünni mi? Türk müsün, Kürt mü? Ermeni misin, Rum mu? Dinci misin, Laik mi? Aydın mısın, Gerici mi? Müslüman mısın, değil mi? Doğulu musun, Batılı mı? ……………….. ** Farkında mıyız? Altı bereket, Üstü ayrı bereket Bu topraklar da, Ne çok Ne çok Bölmüşler bizi.. ** Yani Bölünen insan, Bölen…

1 7 8 9 10 11 18