ÖRTMENİM..

Share

İlk aşkım bir öğretmendi…
Ve ben ilkokul birinci sınıfa gidiyordum.
Aşıktım, çünkü annemin tarladan, yazı-yabandan, el kapısında çalışmaktan fırsat bulup ta okşayamadığı başımı o okşamıştı.. Üstelik elleri annemin elleri gibi nasırlı da değil; yumuşacıktı..

Okul çağımız geldiğinde;
“Eti senin, kemiği bizim”, denilip, okuyup adam olalım diye, teslim ediliyorduk öğretmene..
Neyse ki şanslıydım ben. Usta bir kasaba değil, melek gibi bir öğretmenin eline düşmüştüm.

Biz okula, ayağımızda cizlevet çizme, angara lastiği ayakkabıyla, çamur deryası içinde giderdik.. O soğuk kış günlerinde cizlevet çizme amansız bir akrep gibi yapışırdı ayağımıza.. Angara lastiği de yaz sıcağında..
Biz okula, bir elimizde çanta, bir elimizde kokaryakıt tezekle giderdik, ısıtmak için üşüyen yüreğimizi..
Bizim okul harçlığımız tarhana ve iğdeydi.. Henüz şeker icat edilmemişti, ya da bizim köy keşfedilmemiş..
Biz okumayı fişlerden, yazmayı tebeşirden, saymayı nohut ile fasulyeden öğrendik be.. Öylesine organik yani..

Hepsi melek değildi öğretmenlerin.. Çarpık eğitim sistemi bazılarını haspelkader öğretmen yapmıştı.. Sevmiyorlardı, ne öğretmeyi, ne biz öğrencileri.. Acısını bizden çıkarıyor, küçücük bedenlerimize, ruhumuza şiddetin resmini kazıyorlardı..

Devlet köylere okulun ilkini vermişti.. Ortaokul ile lisenin en yakını ilçede.. Ve biz köy çocukları, Anırbüs’le, yani eşeğin çektiği servisle sağlıyorduk ulaşımı..
Öğretmenler gelirdi.. Stajer ya da sürgün.. Sevmiyorlardı tek caddeli ilçemizi, Angara’dan torpil bulup kaçıyorlardı birer birer.. Ve “ öğrencinin neşesi “, derslerimiz ne çok boş geçiyordu..
İşte bu ahval içinde yetişen, okuyan bizleri, kolej mezunlarıyla, her bir şeyi tamam şehir okullarının öğrencileriyle yarıştırıyorlardı..

En büyük acıyı da bu ortam da bizlerle başarıyı yakalamaya çalışan, mesleğine aşık öğretmenler yaşıyordu.. Canlarını dişlerine takmış, tüm zorluklara rağmen, bir adanmışlıkla didiniyorlardı..
Ve biz köy çocukları saygı görmek, sözü dinlenilen, her şeyi bilen olmak, yani öğretmen olmak istiyorduk..

Herkes bize “ okuyun, okuyun da adam olun “ diyordu.. Ama ne yaman çelişkiydi ki, okuyana da iyi gözle bakılmıyor, potansiyel suçlu sayılıyordu bu ülke de..

Sanatı, edebiyat öğretmenim sevdirecekti bana.. Ve o da bir kadındı.. Onun için gözümde benim, bütün öğretmenler güzeldir.. Şiir dizeleri gibi, bir tablonun renkleri gibi, bir müziğin ezgisi gibi..
Bizim özel telefonlarımız, sosyal medyamız filan yoktu.. Sevdamız dersen, platonikti..
Biz, Nbr… Tmm… Cnm… türünden ergen dili de bilmiyorduk.. Çünkü, ergenlik henüz icat edilmemişti. Bir tek Öğretmen yerine, Örtmenim diyorduk..

Selam olsun,
İlk aşkım örtmenime..
Selam olsun umutla atanmayı bekleyen öğretmenlere..
Rahmetle anıyorum, atanamadığı için alıp başını giden gencecik canları.
Selam olsun dünyanın en ağır ve en kutsal işini yapan öğretmenlere..
Hasan Aksoy

Leave A Reply