Daily Archives: 13. Januar 2022

Sınırsız..

Kalksın istiyorum dünya da sınırlar Kervan geçmez, kuşlar konmaz Gül açmaz dikenli tellerde Oysa en gür otlar, İnadına sınırlarda biter.. Hadi sınır çiz, çiz çizebilirsen Gökte göçen kuşa, denizde balığa.. -*- Yıkılsın istiyorum dünya da duvarlar Mademki dünya tek, Babamız Adem, anamız Havva.. Gidenlere kalmadı, Bize de kalmayacak Madem ki yalan şu dünya.. Hadi sınır…

Sokaklar..

Şehrin hayata açılan kapılarıdır sokaklar.. Kimi zaman sığmazsın yüreğinin odalarına, atarsın kendini sokaklara.. Köye benzemesin diye, meyvesiz ağaç dikerler şehirde sokak kenarlarına.. Sokak başlarında elinde gül, sevgiliyi beklermiş acemi ve saf aşıklar eskiden.. Kimi sanatını taşır sokağa, orda yeşerir güzelim şarkılar, türküler.. Adını sokaktan alır, yasaklarımız bile; “Sokağa çıkma yasağı” Olmasa sokak lambaları diyorum, belki…

Bozamadın bu oyunu be Kadirim..

Oturduğumuz apartmanın çekme katında iki çocuklu bir aile yaşıyordu. Baba elli yaşlarında, kara, kuru, yanpiri, kıllı örümcek gibi bir herif.. Kantara çıkarsan kırk kilo gelmez.. Anne ise iri yarı, dev gibi bir abla.. Kantara çıkarsan yetmiş kiloyu vurur.. Bu ailede kavga eksik olmazdı. Hem de ayda birkaç kez.. Adam kadını, çocukları döver, bir çakal gibi…

Kaymaklı Bisküvi..

Siz hiç bir başkasının yerinde olmak istediniz mi? Ben olmak istedim.. Kimin mi; köy bakkalının oğlunun yerinde.. -*- Her köyün küçük yada büyük bir meydanı vardır.. Bizim köyün de vardı.. Şehre giden tek minibüsün yolcuları indirip, bindirdiği meydan.. Büyük baş hayvanların sabahları yaylıma götürülmeden önce toplandığı meydan.. Meydanın bir tarafında kıraathane, diğer tarafında ise köy…

PİKNİK..

Babam, dalgın, düşünceli; “ Seksen yılını köyde geçirmiş biri şehirde yapamaz, sudan çıkmış balığa döner “ dedi. Bir süredir İstanbul’da yanımızdaydı. Belli ki sıkılmış, köyü özlemişti. Doğrudan “köyü özledim”, demiyor da böyle atasözü gibi laflar ediyordu. Biraz dışarı çıkarsam, diye düşünürken piknik geldi aklıma. Şehirde bir avuç yeşilin olduğu her yerde piknik yapılabilirdi. Kavşaklarda, mezarlıkta,…

Vesikalık Fotoğraf..

– İş için mi, dedi. – Yok, işi kim kaybetti ki biz bulalım, kimlik değişimi için, dedim. – O zaman gömlek kravat gerek. Böyle bisiklet yaka olmaz, dedi. – Gidip değiştireyim, dedim. – Bu durumlar için yedek kıyafet bulunduruyoruz, deyip askıdaki gömlek ve kravatı gösterdi. Gömleği giydim, bana iki beden büyük, içinde kayboldum. Öncesinde defalarca…

Gel, gel de gör hele..

Cüppe diktirdik kadıya cepli düğmeli Kırdığı kalemden kendi bile şüpheli Şaşırdık gayrı kimi kime şikayet etmeli Bozulmuş terazi, gel gel de gör hele -*- Başmüdür eyledik enişteyi hazineye Beş milyon harçlık verdik imefeye Ekmek astı küçük ortak pencereye Şahlandı ekonomi, gel gel de gör hele -*- Hormonlu nesil tarih öğrenir tivide Sarık sakal bugünlerde pek…

Kerpiç Ev..

“ Abi, yeterli yolcu olmadığı için o köye giden araç kaldırıldı” dedi köy garajında ki görevli. “ İlçe belediye arabasıyla gider, yol ayrımında inersin”, diye de ekledi. Mahmut en son on yıl önce, babasının vefatında gelmişti şehrine, köyüne.. O zaman köye iki minibüs çalışıyordu. Yol ayrımına geldiklerinde araçtan indi. Köyü gösteren tabela değişmiş, yerine “mahalle”…

GÜL ile BÜLBÜL..

Şehrin keşmekeşi, iş stresi, insanlar.. Bıkmış, usanmış, canımdan bezmiştim. Emekli olunca gözden ırak, insan izinin, sesinin, gölgesinin olmadığı bir yere kaçmak istiyordum. Öyle de yaptım, bir ormanın derinliklerine sığındım. Dere kıyısına çadırımı kurdum. Toprak kokusu, rüzgarda salınan yaprakların hışırtısı, kuşların cıvıltısı.. Dere boyunca güller, rengarenk çiçekler.. Cennetti burası cennet. Çadırın önünde tezgahımı kurmuş, hafiften demleniyordum…

GECE KONDUK..

Yıllar sonra bir cenazede karşılaştığım liseden arkadaşım Mehmet, “ bir akşam yemeğe bekliyorum “ dedi. Biz üniversite filan diye sürünürken, o evlenmiş, ev bark sahibi olmuş. Davetini kabul ettim, bir akşam verdiği adrese yollandım. Minibüse bindim, akşam iş dönüşü olduğu için tıklım tıklımdı. Bir ayağım içerde diğeri dışarda. Aracın kapısı kapanmadığı için izbandut gibi bir…