Oturduğumuz apartmanın çekme katında iki çocuklu bir aile yaşıyordu. Baba elli yaşlarında, kara, kuru, yanpiri, kıllı örümcek gibi bir herif.. Kantara çıkarsan kırk kilo gelmez.. Anne ise iri yarı, dev gibi bir abla.. Kantara çıkarsan yetmiş kiloyu vurur..
Bu ailede kavga eksik olmazdı. Hem de ayda birkaç kez.. Adam kadını, çocukları döver, bir çakal gibi kükrer.. Kadının çığlıkları çocukların ağlamalarına karışır.. Abla “ öldüüüm, bitttimmm, yandıııım “ diye inim inim inler.. E buna can mı dayanır, eşimle birlikte çıkıyoruz yukarı. Zile basıyoruz. İçerde ki patırtı kütürtü sona eriyor. Telaşlı sesler, koşturmalar.. Habersiz gelmiş misafiri içeri almadan ortalığı toparlayan ev sahibi gibi kendilerine, ortalığa çeki düzen veriyor olmalılar. Her defasında kara gözleri korkuyla, acıyla kocaman açılmış oğlan kapıyı aralıyor. Ben “ Evladım sizden bir gürültü geldi, annen baban iyi mi? “ diye soruyorum.. Çocukta hep ” Hasan amca, annemin başı ağrıyor da.. “ diye cevap veriyor. Ben içimden “ Hadi ordan hergele, biz de inandık. Babanda annenin ağrıları dinsin diye odunla masaj yapıyor öyle mi.. “ diye söyleniyorum. Neyse bereket adam bizi adam yerine koyuyor, en azından dayağı sonlandırıyor..
Anlamadığım bu cehennem kaçkını 30 kiloluk herif o yetmiş kiloluk ablayı nasıl dövüyor, tutup duvardan duvara nasıl fırlatıyor. Abla herifi üflese tüy gibi uçurur.. Üstüne otursa canını çıkarır.. Hani dünyaya kadın olarak gelseydim ve kocam olacak öküz bana böyle şiddet uygulasaydı, ona öyle güzellikler düşünürdüm ki Destere filmi halt etmiş.. Neyse, bir değil, beş değil.. Sonunda apartmanda ki daireleri dolaştım, imza topladım. Resmi kurumlara şikayet dilekçemizi verdik.. Aldılar bütün aileyi.. Sorgulamalar, görüşmeler.. Sonunda yatırdılar herifi Bakırköy Ruh ve Sinir hastanesine.. Bütün apartman bir “oh” çektik..
Biz tam oh demişken yine o dairede bir patırtı, kütürtü.. Ulan yoksa filmlerde ki gibi hastaneden mi kaçtı bu canavar.. Öyleyse ben ayvayı yedim. Eşimle korka korka yukarı çıktık. Aman bir müzik, bir eğlence, ortalık yıkılıyor.. Meğerse anne ve çocuklar babanın şiddetinden kurtulmayı kutluyorlarmış..
-*-
Bu memlekette en çok konuşulan konu sanırım kadına şiddet, kadın cinayetleri olsa gerek. Duyarlı herkes bu olaylara kendince tepkiler veriyor.. Kadınlar bu tür olayları protesto için sokağa çıkıyor, al sana biber gazı, cop.. Üstelik resmi damgalı.. Ne zor bu memlekette kadın olmak..
Kadir Şeker’de böylesi bir dünya da yaşayan bir delikanlı.. Kadına, çocuğa, hayvanlara yapılan şiddete, acımasızlığa şahit oluyor.. Biriktiriyor içinde öfkeyi.. Ve böyle bir şiddet olayına müdahale etmek isterken talihsiz bir şekilde adamın ölümüne sebep oluyor.. Al sana 12 yıl hapis cezası.. Kadını şiddetten kurtarmak isterken kendi geleceği kararıyor.
Sosyal medyada mesajlar “ Kadire verilen cezayı gören hiç kimse artık bu tür olaya müdahale etmezmiş..” Kardeşim, etmesin zaten.. “ Ya benimsin ya topraaan” diyen bir anlayışın canileriyle kim baş edebilir ki.. Adam kafaya koymuş, eşini öldürecek.. İki silah, yüzlerce mermi, bıçak, boğma ipi, bir bidon asit ile silahlanmış, sanki namussuz savaşa gidiyor.. Hangi babayiğit bu caniye karşı koyabilir..
Eşini çocuğunun önünde öldüren adama bin yıl hapis cezası versen ne olur ki.. Adalet yerini bulmuş mu oluyor, elbette hayır.. Ne mi yapmalı, çok basit.. Katili eli, ayağı bağlanmış olarak kurbanın anne ve babasına teslim etsinler.. Bakın adalet nasıl yerini buluyor..
-*-
Kadir İnanır Tatar Ramazan filminde hapishanenin çürümüş düzenine isyan eder ve haykırır “ Ben bu oyunu bozarım.. “ Sevgili Kadir Şeker, sen bu oyunu bozamasan da milyonların kalbinde yer ettin, bir umut ışığı yaktın.. Bozulacak elbet bu oyun.. Bozulacak bir gün.. Senin gibi kahramanların nur yüzü suyu hürmetine..
Hasan Aksoy