Sınıf başkanı “ yaramazlık yaptığımız ” gerekçesiyle adımızı tebeşirle kara tahtaya yazmış ve öğretmenden dayak yememize sebep olmuştu. İşte o günden bu yana başkan sözcüğünü duyduğumda yanaklarım sızlar.. -*- Malum yine seçim var.. Sokaklar, billboardlar çarşaf çarşaf afişlerle dolu.. Aman hepsinin de yanakları ütülü, keller fotoşopla kapatılmış, kıyafetler canti.. Hele sloganlar; seni seviyorum, aşkımsın, sevdamsın,…
Ninelerimiz giyilmiş, lime lime olmuş kazakların iplerini söker, birbirine düğümler yumak haline getirirdi. Sonra da bu iplerden şişlerle rengârenk çoraplar örerdi. Abinin, ablanın eskilerini küçük kardeşler giyerdi. Yenilen meyvelerin, sebzelerin kabukları çöpe atılmaz, ineklerin yediği samana karıştırılırdı. Bayatlamış ekmekler atılmaz, kurutulurdu. Sıcak suyla ıslatılır, sarmısaklı yoğurtla harmanlanır, üzerine tereyağı, al sana pratik yemek.. Kalan sebzeler,…
Yenildiğimiz bir seçim sonrasında yayınlanmış yazımız.. Bugün On Dört Bin oyla yenilmeyi kabul edemeyenlere gelsin.. ***** YENİLMEK GÜZELDİR.. Yenildik.. Ne diyelim, sağlık olsun.. -*- Yenildik, kabul.. Buna rağmen sakiniz, umutluyuz.. -*- Yenilmişiz, halden anlarız.. İşte bu yüzden her yenileni peşinen severiz biz.. ** Biz var ya biz, yenilince bile içiyoruz.. Acırım, sevinçten bir kadeh bile…
Susuz bir hayat düşünülebilir mi?.. Bu yüzden anaçtır su , tıpkı toprak gibi.. “ Su içene yılan bile dokunmaz “ demişiz. Yani kutsamışız suyu.. Ama kirletmekten de geri kalmamışız. İşte, Marmara Denizi.. Hani şair kirlenmede birinciliği Beyaza vermiş ya, İkinciyi sorsak, herhalde Su diyecekti bize.. -*- Su’dur bu, bentler de yapsan, barajlar da kursan, akar,…
Okuma yazmanın sırrı harflerdedir; A,B,C.. Hesap yapmanın, saymanın sırrı da rakamlarda; 1,2,3.. Abaküs, hesap makinesi, akıllı tahta, barkovizyon, bilgisayar filan yoktu. Bizler köy ilkokulunda harfleri fişlerle, saymayı ise nohut ve fasulye ile öğrendik.. Öylesine organik.. -*- Köyde koyun sürüleri vardı ve bu sürüleri güden, okula gitmemiş çobanlar.. Akşam yaylımdan getirdikleri sürüyü sayarak ağıla koyuyorlardı. Sonra…
Hep kaybediyorsun.. Tamı tamına 25 yıl.. Yani, çeyrek asır.. Dile kolay.. Seçim gecelerinde, buzlayıp kadehte aslan sütünü, zehir zıkkım yuvarlıyorsun.. Sonra da sarılıp kağıt kaleme; “ Yenilmek Güzeldir “ edebiyatı yapıyorsun. Ve bunca yıl sonra, kazanıveriyorsun.. -*- Ama o da ne, Araç konvoyları yok, Kulakları sağır eden korna senfonisi yok, Araçların camlarından sarkmak yok, Balkonlardan,…
Demek benim gibi düşünmüyon ha, şırakkk !.. Benim inandığıma inanmıyosun ha, gümmm !.. Bana oy vermiyosun ha, paaattt !.. Aşkıma karşılık vermezsin ha, çaatt!.. Kedi köpek nedir ki, hayvan işte, zehiirrr !.. Benden boşanmak mı istiyosun, yok ya.. Zboong !.. Dersini çalışmadın mı ülen, şlaakkk !.. Beni yenersin ha, şaplaakkk !.. Neee, sen bizden değil…
Kocasıyla yaşadığı sorunların acısını “ Allah yarattı, ben doğurdum “ demeyip çocuklarından çıkaran kadınlar görmüşsünüzdür.. Sanırım büyük çoğunluğumuz dayağın esaslısını babadan değil de anadan yemişizdir.. İş yaşamında hırsları uğruna, taş kalpli birine dönüşen kadın yöneticiler görmüşsünüzdür.. Şiddetin en ağırı değil midir aldatmak.. Yalnız erkekler mi aldatır.. Ya kadınlar.. Köy yerinde gelini dayak yediği için mutluluktan…
