Son Çocuklar..

Share

Şehirden kırık dökük bir minibüsle yola çıkıyoruz. Yıllık izne ayrılmış, ana, babamın yanına köye gidiyordum. Araç köy yoluna saptığında içimde bir heyecan kasırgası.. Yıllar yılı hep aynı, hiç değişmedi bu duygular..

Köy meydanında minibüsü bekleyen yaşlı köylüler.. Babam da sırtında parkası benim yolumu gözlüyordu. Beni görünce sönük gözleri ışıdı, eline vardım. Anam evin önünde bizi bekliyordu. Sarıldık, ana kokusu hiç değişmiyor. Evin kedisi kapı aralığından başını uzatmış, şüpheyle beni süzüyordu.

İçeri geçtik. Yer minderlerinden birine çöktüm. Hal hatır ediyorduk ki dışarıdan bir çocuk sesi geldi.
Bizimkiler sohbeti yarıda kesip dikkatle sese kulak verdiler. Sonra ikisi de ayaklanıp dışarıya koşturdular. Merak edip pencereye gittim. Beş, altı yaşlarında bir kız çocuğuydu. Bizimkiler kızı kucakladı, yanaklarından öptü, saçlarını okşadılar. Sonra ellerinden tutup neşeyle eve girdiler. Salondan sesleri geliyordu, bende gittim. Kız anamla babamın ortasında oturmuş, cıvıl cıvıl bir şeyler anlatıyordu. Anam, “ karnı aç mıymış benim gülümün “ dedi. Kız nazlanarak, “ yiyecek ne var ki “ dedi. Anam, “ kaymak, içli köfte, çikolatalı ekmek .. “ diye çeşitleri sayarak mutfağa koşturdu. Elinde bir tepsiyle geldi. Kız bir şeyler atıştırırken bizimkiler hayranlıkla onu seyrediyordu.

Hale bak. İki yıl aradan sonra köye anamızı babamızı görmeye gelmişiz. Daha hal hatır etmeden benden yüz çevirmiş, kim olduğunu bilmediğim şu sübyanın önü arkası sıra koşturuyorlar. Kız da bir rahat ki, sormayın. Sanki evin kraliçesi. Yüzüme bakmıyor, ben yokmuşum gibi davranıyor. Kızmaya, doğrusu kıskanmaya başlamıştım. Şöyle alt dudağımı sarkıtmış, hani yaşımdan başımdan utanmasam ağlayacağım. Kız sofradan kalktı, “ ben gidiyorum “, dedi. Bizimkiler yine ayaklandı, sarılıp öptüler, kapıya kadar yolcu ettiler.

Ben garibi elleri koynunda öylece somurtuyorum. Derken kapıyı kapatıp beni fark ettiler. Anam, “ Aaaa, yavrum seni unuttuk, karnın aç mıydı “, dedi. “ Bende iştah mı bıraktınız “ diyemedim tabi. Kırgın bir sesle “ ben tokum “ dedim. Sonra da dayanamayıp “ bu kız çocuğu kimin “ dedim. Köyden bir aileyi tarif edip, “ işte o dayınların torunu “ dediler. Bende ki bu burukluğu, kırgınlığı fark etmiş olmalılar ki açıklamak gereği duydular. Anam;
“ Ah yavrum, Allah nazarlardan saklasın, bu kız koca köyde tek çocuk. O bizim köyün her şeyi, dedi. Herkesler göç edip şehirlere gitti. Köyde genç kalmadı, e çocukta yok tabi. Şükür ki bu kız var da çocuk sesi duyuyoruz. “
Babam sözü aldı,
“ Sizin zamanınızda köy çocuk doluydu. Serçe sürüleri gibi oradan oraya koşardınız. Köy okulu tıklım tıklımdı. Şimdi kuşlara, örümceklere yuva oldu “ dedi.
“Ah oğul, dedi anam, vaktiyle tarladan, yazı yabandan sizleri sevmeye fırsat bulamadık. Sonra hepiniz şehirli oldunuz. Torunları getirmiyorsunuz, gelseler de yok sinekti, yok böcekti ikinci gün kaçıyorlar.
Bizde ne yapalım, çocuk sevgimizi, hasretimizi bu kızımızla gidermeye çalışıyoruz. O bizim köyün kıymetlisi. Köylüler onu el üstünde tutuyoruz. Bir dediğini iki etmeyiz.”
Babam,
“ Bizim köy, bizler şanslıyız. Bazı köyler de hiç çocuk yok. Ayıp olmasa çocuk sevmeye bizim köye gelecekler “ dedi ve ekledi;
“ Bu çocuklar köylerin son çocukları. Onlar da büyüdüğünde köyler bitmiş olacak “

Hasan Aksoy 

Leave A Reply