Ne çok insan, yazılı ya da sözlü vasiyet eder;
“ ölünce köyüme götürün beni..”
-*-
Anadolu’nun uzak bir köyünde gelmişsindir dünyaya..
Karnını doyurmak yahut daha iyi bir gelecek umuduyla,
Ya da kapılıp şehrin ışıltısına, ne bileyim işte bir sebepten
Ayrılmak zorunda kalırsın gözünü açtığın topraklardan..
Düşersin gurbet yollarına, İstanbul, Ankara, İzmir..
Kimimiz Hollanda, Fransa, Almanya, filanya..
Cebinde tek sermayen gençliğin, güzelliğin,
Kurban edersin onu geleceğin belirsizliğine..
Fabrikalar.. Şirketler.. Her köşe başında bir kan emici..
Kaçarken çarıklı ağalardan, düşersin kravatlı ağaların eline..
Çöp kokulu sokaklar, caddeler alır, kekik kokulu dağların yerini..
Yeşilin, nergizin yerini şehrin beton gülleri..
Yıldızların yerini doldurabilir mi sokakların solgun lambaları..
Alışır insan, “doyduğu yer vatanıdır “ demişler neylersin..
Ama asfalt dökülmüş yüreğinin bir köşesinde gizlenip durur,
Köyden kalma bir buğday tanesi..
-*-
Köyden birinin “ölünce şehre götürün” dediğini duydunuz mu..
Ya da bir şehirden başka bir şehre götürülmesini isteyeni..
Niye illa da köy.. Ölmek, “tahtalı köyü boylamakmış” ondan mı?
İnsan terk ettiği vatanına borcunu elinde kalan tek şeyle,
O buruşmuş bedeniyle mi ödemeye çalışır, kim bilir..
Kaybettiği sevdikleriyle (mezarlıkta da olsa) yakın olmak için mi?
Yoksa yarım bıraktığı hayatı tamamlamayı mı ümit eder..
Toprak mı çeker, çocukluğu mu, ilkgençlik aşkımı..
Belki de yıllar önce kalbini, ruhunu bırakmıştır köyde,
Buluşsunlar ister tükenmiş bedeniyle..
-*-
Yaş devirince altmışı, yetmişi, alınca ahiretin kokusunu,
Rahat bırakmaz, yeşermeye başlar içindeki o buğday tanesi..
Ve fısıldarsın oğlunun ya da kızının kulağına;
“ ölünce köyüme götürün beni..”
Bilmem kaç yıl önce köyden organik olarak çıkan sen,
Kefen, tabut.. Pastörize bir ürün gibi paketlenirsin yani..
Otobüsün ya da uçağın bagajında, valizlerle sarmaş dolaş,
düşersin yollara.. Benden söylemesi ey kızlar, ey oğullar..
Gömmeyin yaban ellere babayı, anayı.. Götürün köyüne..
Yoksa yapışır yakanıza, o buruşuk elleri.. Ahirette bile..
-*-
Benim vasiyetim mi?
Yaş elli küsur a dostlar.. Hani, taze sayılırız bu çağda..
Yine de ne olur ne olmaz, ortalıkta virüs, korona..
Dedim ki, işimi alayım sağlama..
Yani dostlar, ben bu yazıyı niye yazdım sanıyorsunuz..
Hasan Aksoy
Ölünce Köyüme Götürün Beni..
Share